ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

KANGAL

Sivas İli Siyasi Haritası
Diğer bir rivayet ise Kangal Köpeği’nin kökeninin Anadolu olduğunu söyler. Eski Anadolu uygarlıklarının vahşi hayvanlardan korunmak için “arslan gibi güçlü “ ve iri yarı olan bu köpekleri kullandıkları söylenmektedir. Evliya Çelebi’de Seyahatname’sinde Kangal Köpeklerinden bahsetmektedir. O da bu köpeklerin “arslan kadar güçlü “ve cüsseli olduğunu yazmaktadır. Doğan Kartay hem kendi kitabında hem de 1. Uluslar Arası Kangal Köpeği Sempozyumu’nda sunduğu bildiride, Kangalların ,Osmanlı Döneminde Yeniçeriler tarafından hem askeri işlerde hem de savaşlarda kullanıldığından bahsetmektedir. Kartay’ın bildirisinde, Romalılarda “arslan” sözcüğünün karşılığı olan “Samson” kelimesi Anadolu’da “Samsun” olarak benimsendiğini ve Kangalların arslana benzetildiği için Kangalları kullanan birliğe “Samsoncular”dendiğini söylemektedir.
Dişinin huzursuzluğu, iştahsızlığı, vücut ısısının düşmesi ve göğüslerinden sarımsı bir sıvının akması doğum anının yaklaştığını gösterir. Dişinin sancılarının artmasından yaklaşık 2-3 saat sonra doğum gerçekleşir.Doğum genelde “normal” olur.Dışarıdan müdahaleyi gerektirmez. Yavrular, zar şeklinde ve içi jöle kıvamında bir sıvı ile dolu bir kese içinde, ortalama yarımşar saat ara ile doğarlar. Anne köpek yavrularının içinde bulunduğu zarı kendi çabasıyla soyar, göbek bağını keser, yavruların bütün deliklerini temizler ve hem temizlemek hem de canlandırmak amacı ile yavrularını yalar. Doğan yavruların gözleri kapalıdır. 9-10 günlükken gözleri aralanır ve 12-14 günden itibaren tamamen açılır. Kangallar bir doğumda genellikle 7-8 civarında yavru verirler.
Beslenmede Genel İlkeler; Sağlıklı ergin köpekler için günde bir öğün yemek yeterlidir. Ancak bu öğün her gün aynı saatte verilmelidir. Bu öğünün akşam saatlerine doğru yapılması uygundur. Yavru Köpekler ve genç köpekler ile çok çalışan köpeklere günde iki öğün verilmelidir. Yine, iştahı azalan yaşlı köpeklere de iki öğün verilmelidir. Köpeklere ekşimiş, bozuk gıdalar; ucu sivri iyi parçalanmamış kemikler verilmemelidir. Yemek Kapları hijyenik olmalıdır. İçme suyu, köpeğin devamlı ulaşabileceği bir yerde olmalı veya günde en az üç defa bir kapta verilmelidir. Yavru Köpeklerin Beslenmesi; Yavrular, 4. haftadan itibaren önlerine konan sütü içebilirler.3-4 haftalık olana kadar emmelidirler. Yavrular 3 haftalık olduklarında ana sütüne veya süt ikâmelerine ilaveten çeşitli yiyeceklere alıştırılmaya başlanmalıdır. 6 haftalıkken sütten kesilir, analarından ayrılırlar. Bu yaştan önce dişleri tamamen gelişmediği için sert yiyeceklerden kaçınılmalıdır. Genç Köpeklerin Beslenmesi ; Genç Köpeklerde 3 aylık olana kadar günde 4-5 kere ;3-5 aylık arası günde 3 kere; 5-10 ay arası günde 2 kere, mümkün olduğunca her gün aynı saatlerde mama verilmelidir. Büyüme çağındaki köpeklere ihtiyacından fazla mama verilmemelidir, zira çok hızlı büyüme iskelet bozukluklarına neden olabilir. Ergin Köpeklerin Beslenmesi; Ergin Kangallar, günde bir defa ve her gün aynı saatte beslenmelidir. Orta boy bir köpek için yaklaşık 2 kilogramlık bir diyet düzenlenir. Diyetin 1/3’ü et,1/3’ü tahıl ve sebze, 1/3’ü su olmalıdır. Ergin köpekler halk arasında “yal” denilen arpa ununun sıcak su ile hamur haline getirilmesiyle elde edilen mamulden 2 Kg kadar verilir. Buna ilaveten 25 gr et ve haftada 3 kere haşlanmış , fazla sert olmayan kemik verilir. Yaşlı Köpeklerin Beslenmesi ; Yaşlı Köpeklerde sindirim etkinliğinin düşük olması nedeniyle, besin maddeleri bakımından zengin ve sindirimi kolay mamuller verilmelidir. Yaşlı köpeklerin enerji ihtiyaçları düşüktür, bu nedenle öğünlerde kalite artırılırken miktar azaltılmalıdır. Koku alma duyusunun zayıflığı nedeniyle iştahsızlık olabilir, bu durumda besinlerin lezzetliliği artırılmalıdır. Dişlerdeki bozulmalar nedeni ile sert yiyeceklerden kaçınılmalıdır.
Kangal Köpekleri’nin eğitimi, köpek eğitiminde kullanılan temel eğitim tekniklerinden farklı değildir. Ancak Kangallar, mizaçları itibariyle özgür ruhlu ve lider çoban köpekleri oldukları için, pek sıkı bir eğitime gerek duymadan da işlerini iyi yapabilmektedirler. Kangalların eğitimi konusunda farklı görüşler mevcuttur.Ziraat Yüksek Mühendisi ve “Kangal Köpeği” kitabının yazarı Orhan YILMAZ, Kangallara, gerekli bazı temel eğitimlerin haricinde sıkı bir eğitim verilmesine karşı olduğunu söylerken; Doğan Kartay,Kangalların,”Polis Köpeği” ve “Arama-Kurtarma Köpeği” olarak ta çok başarılı olabileceğini söylemektedir. İster özel eğitimli, ister çoban köpeği olsun, Kangallara, tasmaya alıştırma, amaca yönelik terbiye, komutlara alıştırma gibi temel eğitimlerin verilmesi gereklidir.
Kangallar, istisnaları olmakla birlikte, insanlara karşı pek saldırgan değildirler. Kendilerine her hangi bir tehdit ve tahrik olmadığı sürece sebepsiz saldırganlık yapmazlar. Bilhassa bayan ve çocuklara karşı koruyucudurlar. İnsanı kovalayan Kangal, yakaladığında yere yatırır ve ön ayaklarını üzerine koyarak bekler. Yine tehdit veya tahrik olmadığı sürece bekler. Üzerine doğru gittiği kişi yere çömelirse durur ve bekler, yine saldırmaz. Ancak tabii kangallarında sonuçta bir hayvan olduğu unutulmamalıdır. Köpekleri kendi aralarındaki kavgalara “boğuşma” denir.Boğuşmalarda çok cesur ve atılgandırlar. Genellikle çift olarak yetiştirilen Kangallar kavga esnasında birbirlerini sürekli kollarlar ve eşinin ezilmesine asla müsaade etmezler. Kavgayı dikkatle ve heyecanla izler, eğer kavgaya başka bir köpek girerse eşlerini müdafaa etmek için kavgaya girerler.İki Kangal bir olup zayıf köpeği boğmaz. Yavrularıyla ve kendi aralarında şakalaşma mahiyetinde de boğuşurlar. Bunlar bir nevi talimdir. Yavrularına adeta taktik öğretirler. Yavruları kızdırıp hırslandırırlar; yavru hırsla annesi veya babasını boğmaya çalışırken anne ve baba bir insan gibi mütebessim yavrularını izler onlarla şakalaşırlar.
“Kurda Gitme” ve “Kurt Boğma” Kangal Köpekleri için bir kendini ispatlama vesilesidir. Kangalların en önemli ve bilinen özelliklerinden biri sürüyü kurttan koruyabilmeleri ve kurdu bazen tek başına yıkabilmeleridir. Kangallar, genelde cesur olmalarına rağmen, her köpeğin kurda gitmesi yada kurt boğması gibi bir durum söz konusu değildir. Çok iyi bir Kangal tek başına bir kurdu boğabilir.Ancak genellikle birkaç Kangal bir olup bir kurdu boğarlar. Kurt boğma işinde köpekler boğuşma esnasında çok yara alır ve yorulurlar. Kurt boğan köpek birkaç gün halsiz dolaşır kendine gelemez. Hızlı bir koşucu olan Kangal, kurda yetişir ve yetiştiği zaman kurda sert bir “döş” vurur. Bu darbe ile Kurt da Kangal da yere yıkılır. Kurt önce kalkarsa kovalamaca devam eder; Kangal önce kalkarsa kurdun boğazına yapışır ve öldürünceye kadar bırakmaz. Kangal, kurdun ölüsüne kulağını dayayarak dinler ve en ufak bir harekette yeniden boğar. Kurun ölüsünün yanına kimseyi yaklaştırmaz. Bu olaydan birkaç saat sonra,boğuşma esnasında boğazlarına kaçan kurdun kılları nedeni ile öksürmeye başlar. Kurt boğan köpekler mükafat için bir koyun kesilir. Öncelikle Koyunun kuyruk kısmı verilir. Kuyruk kısmı, Köpeğin boğazına kaçan kurdun kıllarının temizlenmesinde önemli rol oynar.
Sivas İli sınırları içerisinde; İl merkezine 90 km uzaklıktaki Kangal İlçesinin 13 km kuzeydoğusunda bulunan Hamam Deresi (Topardıç Deresi) vadisinde yer alan, Balıklı Çermik- Yılanlı Çermik adlarıyla da anılan kaplıcadır.Balıklı Kaplıcanın bulunduğu vadi boyunca güneye doğru gidildikçe diğer bazı kaynaklara da rastlanmaktadır. Bunların debisi en fazla olanı; Kangal İlçesine bağlı Kalkım Köyünde bulunan Kalkım Kaplıcası’dır. Bu Kaynak suyunda da Kangal Balıklı Kaplıca da yaşayan aynı tür balıklara rastlanmaktadır. Rakımı 1425 m olan Balıklı Kaplıca da kaynaklar, kuzey-güney doğrultusunda dizilmiş olup 5 ayrı yerden kaynak almaktadır. Kaplıca suyu aslında belirli bir kaynak noktasından çok, kum taşları arasından yaygın olarak yüzeye çıkmakta ve dere kenarı boyunca sızıntılar oluşmaktadır. 1917 yılında sazlık bir alan olan kaplıca, 1966 yılında dört adet havuz ve iki katlı 16 odalı bir motel ile hizmete açılmıştır.Günümüzde ise dört kısım otel, altı havuz, 16 adet özel banyo, lokanta , market ve çay bahçesi hizmet vermektedir.
Kangal balıklı kaplıca, ülkemizde deri hastalıklarından; Sedef Hastalığı (Psoriasis) Ve romatizmal hastalıkların tedavisinde ün yapmış bir kaplıcadır.Bu kaplıcamızın önemi; suyun kimyasal özelliklerinden ve içinde yaşayan balıklardan ileri gelmektedir. Kaplıca suyunun 35+ 0.5 olması ve kimyasal içeriği nedeniyle çeşitli hastalıkları tedavi edici yöre halkı tarafından bilinmekte olup, bu tedavi özelliğinin tüm ülke ve dünya geneline yaygınlaştırılmasına çalışılmaktadır.Diğer taraftan kaplıca suyunda yaşayan balıkların insan vücuduna saldırırcasına gelmeleri hastalıkların bu balıkların iyileştirdiği düşüncesi de oldukça yaygındır. Kaplıcanın bu yönü araştırıcıları fi ziksel, kimyasal, jeolojik, biyolojik ve klinik bulgular elde etmeye yönlendirmiştir.Diğer taraftan pek çok cilt hastası ( Yurt içinden-Yurt dışından ) kaplıcaya gelmekte ve belirli sürelerle havuza girip “Balık-Su” tedavisi gördükten sonra iyileştiklerini ifade etmektedirler. Kaplıcanın 2003 tarihinde Sağlık Bakanlığı Tarafından Sağlık tesisi olarak tescili yapılmıştır.
Kaplıca suyunun romatizmal hastalıklara, nörolojik ( Nevralji, Nevrit, Felç ) ortopedik ve travmatolojik sekellerde (kırıklarda, eklem travması ve kas hastalıkları) Jinekolojik sorunlarda, deri hastalıklarında, böbrek taşlarında (içme ile) ve psikosomatik bozukluklarda yaralı olduğu rapor edilmiştir. Ancak psoriasis (sedef hastalığı) kaplıcayı tedavi yönünden en popüler kılan hastalık olmuştur. Bu tedavide balıklar suyun etkisiyle yumuşayan psoriatik plaklara ( ya da diğer hastalıklarının plaklarına) yönelmektedir. Yumuşayan kabuklar balıklar tarafından besin amacıyla uzaklaştırılmakta, bu esnada ufak bir kanama olmakta ve yara, su ile gün ışığının etkisine maruz kalmaktadır.Bu işlem ayrıca apsesi olan hastalarda irinin akmasına neden olmaktadır. Bazı hastalıklarda tropikal uygulanımının yararlı olduğu bilinen selenyumun yara iyileşmesinde en önemli etken olduğu bildirilmiştir. Türkiye dışından gelen gözlemciler ve bu suyu tecrübe eden hastaların balıklardan hoşnut olduklarını ve hayal kırıklığına uğrayan hiçbir hastalığın olmadığını bildirmişlerdir.

Blog Listem